Yeni Bir Şansı Hak Eden 32 Oyun
Her hafta onlarca yeni oyun yayınlansa da bazı oyunların yerini doldurmak mümkün olmuyor. Bu listede en çok devam oyununun çıkmasını istediğimiz, hatta bazıları için tutkuyla yandığımız oyunları derledik. İyi okumalar!
L.A. Noire
Barricadas: AAA kalitesinde klasik göster ve ateş et mekanizmasının dışına çıkıp harika bir atmosfer inşa ederek kalbimizi çalan L.A. Noire yapım aşamasındaki sorunlar nedeniyle beklenen hedefleri tutturamamıştı. Yine de L.A. Noire yedi sene sonra bile ikimizin de listesine girerek bir AAA oyunda noir atmosferini nasıl özlediğimizi gösterdi.
Yubermis: Rockstar’ın belki de en özgün oyunuydu. Kimseyi gereksiz yere öldürmeden, şehre kaos getirmeden bu sefer tam tersi bir roldeydik. MotionScan teknolojisi sayesinde döneminde film izler gibi karakterleri sorguya çekiyorduk. Böyle bir fikrin tek oyunluk olması çok can sıkıcı.
American Mcgee’s Alice
Yubermis: American McGee benim için modern zamanların Walt Disney’i olabilir. Jan Švankmajer’in Něco z Alenky’si ile birlikte en iyi Alice’s Adventures in Wonderland uyarlamaları bu iki oyun. Bildiğimiz hikayeyi olağan üstü bir sanat yönetimi ile bir psikolojik korkuya çeviren bu yapımı orijinal hikayeyi okumuş herkes oynamalı ve Alice ile Wonderland’i American McGee’nin gözünden görmeli. McGee şu sıralar seriye tekrar dönmek istediğini söylüyor ve kampanyalar yapıyor, umarım EA de McGee’yi dinler ve üçüncü oyunu oynayabiliriz. Vorpal Blade’i özledik!
Brothers in Arms Serisi
Barricadas: Klasik FPSlerin aksine takım yönetme tecrübesine önem veren Brothers in Arms bu mekaniğini basit tutmuş olsa da FPSlere yeni bir nefes üflemeyi başarmıştı. Bir süre devam oyununun çıkacağı konuşulsa da Gearbox’ın nispeten gerçekçi modeli farklı bir modele çevirmesiyle aldığı tepkilerden dolayı proje rafa kaldırıldı ve o günden beri Brothers in Arms’a dair bir şey duyamadık.
Yubermis: İkinci Dünya Savaşı konulu FPSlerin çoğundan ayrı olarak Brothers in Arms yanımda gezen NPCler öldüklerinde savaş zayiatı olarak görmeyip üzülmemi sağlayabilmişti. Siperden sipere ölüm kusan bir askerden ziyade yanımda olan askerlerin yediği her mermiyi hissetmiş, kendimi onların koruyucu rolüne sokmuştum. Band of Brothers, Saving Private Ryan ve Unsere Mütter, unsere Väter gibi yapımların İkinci Dünya Savaşı FPSleri arasındaki karşılığı kesinlikle Brothers in Arms!
Half-Life
Yubermis: Böyle bir liste yapıp da Half-Life’ı koymamak olmazdı. Bu seri hakkında yazılabilecek hiçbir şey yok sanırım çünkü herkesin kalbindeki yara. Üçüncü oyun olmadı, Episodeların devamı gelseydi bari. Gerçi milyonlar hikayenin anlatıldığı bir blog yazısına bile razı. Oyun tarihinin en muhteşem oyunlarından birinin bu şekilde yarım kalması gerçekten kalp kırıcı.
Brütal Legend
Barricadas: Metal dünyasının efsanelerini bir araya getirerek gördüğümüz en kişilikli oyunlardan birini yaratan “sorunlu dahi” Tim Schafer ve Double Fine ekibinin bütçeyi aşması ve RPG ve strateji türlerini bir araya getirmek gibi şaibeli kararları yüzünden Brütal Legend beklenen patlamayı yaratamamıştı. Yine de Brütal Legend biraz daha iyi bir oynanışla yeniden yapılsa boyun ağrılı günlere döneceğimizi biliyoruz.
Yubermis: Bu oyun için sadece tek bir sözcük kullanabilirim: Gaz! Her ne kadar bazı alanlarda olması gerekeni yapamamış bir oyun olsa da, yaşattığı müthiş deneyimle kişisel oyun geçmişimin en nadide örneklerinden birisi olmayı başardı. LucasArts geçmişini burada da gösteren Schafer’den tek dileğim bize bu hisleri tekrar yaşatması. Üstelik oyun dünyasında oldukça tutan bir konsept olan İskandinav mitolojisi üzerine olacak oyunun projesini de buradan hazırladım. Damarlarımızdaki kanı fışkırtacak folk metal ezgileriyle birlikte Valhalla’ya giden Vikingler. Duy bizi Tim Schafer!
Command & Conquer: Renegade
Yubermis: Bu değeri hiç bilinmemiş bir oyundu. RTS ve FPS’yi oldukça güzel harmanlamakla kalmamış, o tarihe kadar üretip üretip savaşa sürdüğümüz askerlerin ve tankların yerine bizi koymuştu. Her haliyle farklı ve güzel bir fikirdi. C&C stratejilerinde ürettiğimiz birimlerin yerine geçiyor, tepeden gördüğümüz savaşı bu sefer içinde yaşıyorduk. Sanırım tek talihsizliği kendisinden birkaç ay sonra çıkan Battlefield 1942’ydi.
Alpha Protocol
Barricadas: Hikayesi jenerik karakterler ve olaylar üzerine yapılmış olsa da Alpha Protocol bütün karakterlerle olan etkileşimimizin oyun tecrübemizi şekillendirdiği ve sadece iyi ilişkilerin değil, kötü ilişkilerin de oyuna aynı şekilde etki ettiği bir RPG klasiğiydi. Hantal dövüş mekanikleri yüzünden eleştiri almış olsa da karakteri geliştirdikçe bu sorunların ortadan kalkması aslında RPG öğeleriyle uyumluydu. Yeni bir Alpha Protocol için sol bacağımı bırakabilirim.
Day of Defeat
Yubermis: Bu listedeki neredeyse her oyundan (Half-Life dahil) umudum var ancak bundan yok. Valve’ın oyun yapmaya karşı olan alerjisi konu DoD olunca muhtemelen zirveye çıkıyordur. Oysaki hızlı oynanışı, güzel haritaları ve dengeli sayılabilecek modları ile oldukça güzel bir oyundu.
Red Faction: Guerrilla
Barricadas: Listedeki çoğu örneğin aksine Red Faction: Guerrilla’nın bir devam oyunu çıktı aslında. Fakat Armageddon RF:G’yı bu kadar zevkli kılan sonsuz yıkım ve aksiyonu açık bir dünyada gerçekleştirmenin yerini sıradan bir oyuna bırakmıştı. EDF askerlerinin saklandığı binayı havaya uçurmak için yirmi farklı seçeneğimiz olması, patlattığımız binadan uçan devasa bir beton kütlesinin kafamıza düşerek ölme ihtimalimiz Red Faction: Guerrilla’yı çoközel kılıyor.
Ultima Serisi
Yubermis:
Bir RPG efsanesi. Her ne kadar Ultima IX ile seriye kötü bir final yapmış olsa da bir dönemin en muhteşem serilerindendi. Oyun dünyasında bir dönemin en bilinen figürlerinden Lord British’i bize veren seri dokuz (Ultima 7 ikiye bölündüğü için on, ama normalde dokuz) oyunla oyunculara eşsiz deneyimler yaşatmış olsa da neredeyse yirmi yıldır özlenmekte. Seride ilk kez kullanılan bir çok mekanik daha sonra RPG türünün standartları haline geldi ve kitlelerce benimsendi. MMORPG türünün atalarından olan Ultima Online ise doğal olarak daha uzun yaşadı ve bugün bile oynanabilir halde. Ancak o da üzücü bir hikaye çünkü Richard “Lord British” Garriott da daha sonra yaptığı hiçbir MMO’da aynı hissi bizlere yaşatamadı.
Rise of Nations
Barricadas: Antik çağlardan başlayıp günümüze kadar gelen oynanışıyla Rise of Nations aynı oyunun içinde birbirine saldıran köylüleri de en yeni uçak gemilerini de oynanış olarak aynı oyuna sığdırmayı başaran muhteşem bir deneyimdi. Oyunun dünyayı ele geçirme modu da çok çeşitli görev yapıları ve bölgelerin stratejik değerleriyle multiplayer oyunlar kadar zevkliydi. Multiplayer oyunlarda belli bir sayıda nükleer füze atıldıktan sonra herkesin oyunu kaybetmesi ise bizi bekleyen facianın korkunç bir hatırlatmasıydı.
Yubermis: Civilization ve Alpha Centauri gibi yapımlarda çalışmış Brian Reynolds’a Age of Empires yaptırılırsa sonuç bu olur. Antik çağlardan yakın geleceğe kadar uzanan yolculukta tanklara mızrak sallayan birimler gibi fantastik olaylarla insanda Conquistador hissiyatı uyandırmakla kalmayıp saatler süren çok oyunculu maçlarla zamanın su gibi geçmesini sağladı. Dönem RTSlerine göre en güzel özelliklerinden birisi birimlerin Total War serilerindeki gibi çoklu sayıda üretilip kontrol edilebilmesiydi.
Vampire the Masquarade: Bloodlines
Yubermis: Source motoruyla çıkan ilk oyun olmanın da etkisiyle inanılmaz buglara sahip bir oyundu ancak World of Darkness evreninin güzelliğiyle bambaşka bir deneyim sunuyordu. The Asylum’da ettiğimiz dansları kim unutabilir ki? Günümüzün sulandırılmış vampir temalı içeriklerinden ziyade sert ve gerçekçi bir temaya sahipti. Yapımcı Troika Games, VtM:B çıktıktan bir yıl sonra da çıkaramadıkları post-apokaliptik RPG hakkındaki merakımızı arkada bırakarak iflas etti. O RPG ise çok büyük bir ihtimalle Fallout 3’tü.
Sid Meier’s Railroads!
Barricadas: Mükemmel bir kapitalizmin yükselişi oyunu olmakla birlikte Railroads! basitliğin büyüsünü keşfetmeyi başaran az sayıda oyundan biriydi. Oyundaki trenlerin orijinallerine oldukça benzemesi de cabası! Yapay zekanın sıkça hileye başvurması da olmasa kusursuz sayılabilirdi.
Star Wars: Jedi Knight
Yubermis: Jedi Knight serisinin son oyununun üzerinden muhtemelen on yıldan fazla zaman geçmiştir ancak daha sonra çıkan Star Wars oyunlarından hiçbirisi bu serinin verdiği ışın kılıcı hissiyatını veremedi. Gerek hikayesi, gerek de çok oyunculu modundaki heyecanla bambaşka bir oyundu. Oyunu oynayan hiç kimse Kyle Katarn’ı unutamadı, Disney’in Expanded Universe’ü saçma bir şekilde yok edip kendisini külliyattan çıkarması bile durumu değiştiremedi. Star Wars tarihinin en sağlam karakterlerinden biri olarak kalmaya devam edecek.
İlk Nesil Pokemon Oyunları
Barricadas: Pokemon oyunları hala çok sayıda oyuncuyu çekmeye devam ediyor. Yine de eminim ki yeni mekaniklerle ilk nesil Pokemonlar’ın birlikte bulunduğu bir oyun benim gibi ilk nesilden sonraki Pokemonlar’a alışamayan geri kafalıları oldukça mutlu edecektir.
North&South
Yubermis: Aslında yakın sayılabilecek bir zamanda remake’i çıktı ancak kendi çapında güzel olsa da orijinal oyunun yerini tutabilecek bir yapım değildi. İçerdiği eğlenceli ara sahneler bir yana, aslında oldukça da zorlayıcı bir oyundu. Amerikan İç Savaşı zamanında geçen oyun çıktığı dönemin (1989) oyunlarında bolca görülen mizahi unsurlar içerme akımına da fazlasıyla bağlıydı. Seçilen dile göre ülkelerin parodi ulusal marşları bir nesil tarafından ıslıkla bol bol çalındı.
Viking: Battle for Asgard
Barricadas: Bütün sorunlarıyla harika bir atmosferi birleştirmeyi başaran oyunlardan bir başkası da Viking: Battle for Asgard’dı. Basit RPG mekaniklerini hack&slash oynanışıyla birleştirmenin zevkini sonuna kadar verebilen oyun maalesef piyasada beklenen başarıyı sağlayamadı.
Yubermis: Bir türlü alışamadığım kontrolleri yüzünden zorlanmıştım ancak potansiyelini hissettirmeyi başarmış bir oyundu. İskandinav mitolojisi gibi oyun dünyasında bolca esinlenilen ancak direkt olarak pek fazla kullanılmayan bir temayı işlemesiyle çok daha başarılı olacağını öngörmüştüm ancak hayattaki diğer tüm umutlarım gibi bu da gerçekleşmedi.
Overlord
Yubermis: Düşman ordusuna önden çocuk gönderir gibi sürüyle minionı kontrol ettiğimiz bu oyun da oldukça ilginç bir fikirdi ve bir devam oyununu hak ediyor. Üstelik esprili yapısı ve basit sayılabilecek ancak güzel yazılmış hikayesi de oyunun tüm negatif yönlerini görmemeyi sağlayabiliyordu. Kötülüğün daha fazla zevkli olduğu söylenir ve onu Overlord bu deneyimi sonuna kadar yaşatmayı başarıyordu.
Need for Speed: Porsche Unleashed
Barricadas: Bütün bir Porsche tarihçesini oyuna aktaran Porsche Unleashed, Need for Speed serisinden çıkan en orijinal oyundu diyebiliriz. Alman otomotiv sektörü devinin evrimine tanıklık etmenin heyecanının yanında Cote D’Azur gibi manzarasına karşı rakı içilecek harika pistleriyle Porsche Unleashed hala aklımdan çıkmıyor. Günün birinde oyunun yeniden yapılması ya da EA’in farklı markalara benzer yaklaşımı gösterme ihtimalleri hayalimi süslese de Need for Speed serisinin mevcut durumu bunun gerçekleşme olasılığını oldukça düşürüyor.
Yubermis: İflah olmaz bir Ferrari hayranı olarak sadece Porsche arabaları içeren bir oyunu sıkılarak oynayacağımı tahmin etmiştim. Üstelik Need for Speed III: Hot Pursuit gibi bence serinin en iyi oyunun arkasından gelen oldukça başarısız dördüncü oyundan sonra bunun gelmesi iyice hevesimi kaçırmıştı ancak ilk yarıştan sonra bu tahminimde ne kadar yanıldığımı anladım. Muhtemelen Gran Turismo serilerindeki detaycılıktan bile çok daha fazlasını barındıran bu oyun her yönüyle insanı Porsche müzesinde geziyormuş gibi hissettiriyordu. Need for Speed serisinin hedef kitlesini değiştirip oyunu oynayanların yaş ortalamasını düşürmeden önce çıkardığı son oyun olabilir Porsche Unleashed ve sırf o yüzden başka bir yerde ve saygıyı hak ediyor.
S.T.A.L.K.E.R. Serisi
Yubermis: Serinin kendisinden sonra çok sular aktı. Firma dağıldı, yıllar sonra yeniden birleşti. Kendisinden feyz alıp kopyasını çıkarmaya çalışan onlarca oyun çıktı ortaya ancak S.T.A.L.K.E.R.’ın verdiği hissi hiçbiri veremedi. Kitaptan filme, daha sonra da ikisinden birden oyuna evrilmiş bir yapım. Klasik bir FPS oyunu aslında ancak içine basit RPG unsurları az miktarda ve çok güzel yedirilmişti. Muhteşem atmosferiyle “Bölge”yi oyuncuya hissettirmeyi çok iyi başaran serinin kaderi ise yapımcı firmanın bir o yana bir diğer yana savrulmasıyla ülkeleri Ukrayna’ya benzedi. Cossacks 3 sonrası seriye dönüş olur mu bilinmez ama GSC Game World’den yapılabilecek en ufak bir açıklamayla kırlarda koşan Heidi sevincine sahip olacak milyonlar mevcut.
The Battle for Middle-earth
Barricadas: Sonradan ikinci oyunu çıkmış olsa da ilk oyunun taş-kağıt-makas dengesinin yanı sıra seriden aşina olduğumuz Gandalf ve Aragorn gibi kahramanların savaş alanındaki etkileri oyunu Lord of the Rings serisine kusursuz bir strateji eklentisi haline getiriyordu. İkinci oyun lisans sorunlarıyla Silmarillion’a dönmek zorunda kalıp ilk oyunun bütün özgün yanlarını kaybederek sıradan bir strateji oyunu haline gelse de Lord of the Rings lisans sorunlarının çözülmesiyle seriye yeni bir ekleme bekleyebiliriz.
Tony Hawk’s Pro Skater
Yubermis: Gelmiş geçmiş en rahatlatıcı oyun serisinden biri. Hareketleri ve comboları yapamıyor olmak bile önemli değildi ancak hiç sıkılmadan saatlerce kaykay kullanabilmek mümkün ve keyifliydi. Her ne kadar son yıllarda konsollar için pek de başarılı olmayan sürümleri çıkmış olsa da, serinin özellikle ilk üç oyununun oynanış ve eğlence olarak yakaladığı seviyeye erişemeyen vasat oyunlar olarak kaldılar. İyi tasarlanmış parkurları, kolaydan zora doğru giden toplanabilir nesneler ve hareketler, çoğu Tony Hawk’ın gerçek hayattan arkadaşı olan bir sürü ünlü karakter ve şahane bir soundtrack ile saatlerin su gibi akıp gitmesini sağlıyordu.
STAR WARS Republic Commando
Barricadas: Brothers in Arms gibi küçük takımımızın komutasını alarak oynadığımız bir FPS oyunu olan Republic Commando, iyi takım komuta ve sağlam vuruş mekanikleriyle elit bir cumhuriyet komandosu olma hissini başarıyla yaşatıyordu.
Commandos Serisi
Yubermis: Arada çıkan aşırı kötü FPS oyununu saymazsak eski oyuncuların neredeyse tamamının oynadığı bir seriydi. Modern grafiklerle yine izometrik olarak yenisi yapılsa da her adımımızı on kere düşünüp planlayarak atabilsek.
R.U.S.E
Barricadas: Bir strateji oyunundan beklenmediği kadar kaliteli sinematikleriyle, çok sayıda mekaniğin oyuna başarıyla yedirilmesiyle ve en önemlisi ormana saklanmış bir grup asker ve anti-tank silahıyla düşman saldırısını başarıyla durdurmanın verdiği tatmin hissiyle R.U.S.E harika bir oyundu. Düşmanın üstüne daha fazla asker atmanın genellikle işe yaramadığı oyunda tuzakları ve küçük birlik taktiklerini kullanmak savaş alanına hiç olmadığımız kadar yakın hissetmemizi sağlıyordu.
Sid Meier’s Pirates!
Yubermis: Gemi savaşları, ticaret ve kılıç düelloları. Bu içeriklerdeki oyunlar bugün de çıkıyor ancak Sid Meier’s Pirates’ın yeri bir başka. Neşeli grafikleri, kendinden bıktırmadan tekrar tekrar oynatabilen yapısı ve öğrenmesi kolay mekanikleri sayesinde Karayipler’de korsanlığı yeniden yaşatmak mümkündü.
Barricadas: Pirates!’da sanırım yüzlerce saat geçirdim. Skyrim çıkmadan önce ana hikayeyi bir kenara atıp kendimizi açık dünyanın serin sularına (bu kelime oyunu için özür dilemeyeceğim) bıraktığımız oyun tam da bu şaheserdi.
RAGE
Barricadas: id Software’in yaşadığı sorunlar oyunun yarım bir şekilde piyasaya çıkmasına sebep olsa da RAGE hem vuruş hissiyle hem düşmanların yapay zekasıyla bir FPS oyuncusunun oynarken zevkten kendinden geçebileceği nitelikte bir oyundu. Neredeyse bütün oyunlarda jenerik düşmanlar olarak gösterilen bandit klanlarının kendi ekonomik ve siyasi yapısına gizlice duyduğumuz diyaloglarla tanık olmak, bütün bandit klanlarının farklı mimari yapılara sahip olması oyundaki detaylara ne kadar özenildiğinin bir göstergesiydi.
Yubermis: id Software’den beklenmeyecek şekilde teknik sorunlarla dolu bir oyun olması yüzünden hak ettiği sevgiyi görememiş olması çok üzücü olsa da oynarken iyi ve kötü yanlarıyla oldukça keyif aldığım bir oyundu. Bunun dışında oyunun dünyasının görev sistemi olarak değil ama biraz daha RPG çevreselliği içermesi gerektiğini düşünüyorum. Örnek vermek gerekirse ufak bir Irrational Games veya Machine Games dokunuşuyla çok daha güzel bir evrene sahip olabilirmiş. Yalnız ben de belirtmeden geçemeyeceğim, bir fare tıklamasıyla ateşlenen silahın verdiği vuruş hissi neredeyse fareden tüm vücuduma yayılacak şekilde hissediliyordu. Bunu başarabilen az sayıdaki oyundan birisiydi.
Test Drive
Yubermis: Bir yanda klasik Test Drive, diğer yanda Test Drive Unlimited. Serinin uzun yıllar sonra çıkan iki oyunu da o kadar iyiydi ki boş vakitlerimde Hawaii adasını turluyordum. Yıllar boyunca Need for Speed serisinin en büyük rakibi olan oyun uzun yıllar süren sessizliğin ardından Test Drive Unlimited adıyla başarılı bir şekilde iki oyunla geri dönmüş ve oldukça sevilmişti. Desteğin kesilmesiyle ortada kalan seri 2016’nın sonlarında Bigben Interactive tarafından alındı ve firma seriye tekrardan devam etmek istediğini söyledi. Umarım böylece yarış oyunlarının da içine girdiği kısır modifiye/pist döngüsünden sıkılanlar için de bir kaçış olur ve süper arabalarla yarıştığımız oyunlara geri döneriz.
Kingdoms of Amalur: Reckoning
Barricadas: Amalur’un ne dövüş mekaniklerine ne RPG mekaniklerine ne de dünyasına baktığımızda ağzımızı açık bırakan bir şey bulamıyoruz fakat bu üçü öyle güzel birleşiyor ki sonucu muazzam oluyor. Oyundaki grind bir singleplayer oyun için aşırı olmasa çok daha başarılı olabilirdi.
The Movies
Yubermis: Bir dönemin efsane oyun yapımcısı Peter Molyneaux ve stüdyosu Lionhead Studios’tan oldukça orijinal bir oyundu. Aslında oldukça başarılı bir tycoon oyunu denebilirdi, ancak The Movies bundan çok daha fazlasıydı. Neredeyse sonsuz özgürlükte filmler çekebildiğimiz oyunda yapılabilecek şeyler hayal gücüyle sınırlıydı. Çıktığı dönemde gerçek filmlerin The Movies versiyonlarından asla film olamamış muhteşem kitap uyarlamalarının ve özgün fikirlerin filmlerini internet üzerinde bulabilmek mümkündü. Ne kendisinden önce bir benzeri vardı, ne de sonra yapıldı, bu yüzden 2005 yılında çıkmış bu oyun bir külte dönüştü.
Freedom Fighters
Barricadas: Hikayesi klişe zehirlenmesi yaşatsa da dönem için bir devrim niteliğinde olan grafikleri ve oynanışının yanına harika bir müzik ve detaylara verilen önem Freedom Fighters’ı belki de sokakta yeni oyunu çıksın diye bir protesto gösterisi düzenlense koşarak gideceğim oyunlar arasına sokuyor.
Black & White
Yubermis: Populous ile birlikte Peter Molyneux’nün belki de en iyi oyunuydu. Yanımıza aldığımız ve bizi izleyerek bize benzemeye çalışan, hareketlerimizi taklit eden yaratığımızla birlikte inananlarımızı mutlu edip rakip tanrılara karşı mücadele ediyorduk. Durduk yere kızıp insanlara felaketler göndermek, rastgele birini alıp denizin ortasına atmak gibi kötülüklerin yanında yağmur dualarına cevap verip açlıktan ölmelerini engellemek de mümkündü. İnsanın kendi kendini sorgulamasına neden olan bu oyun da ikincisinden sonra herhangi bir alternatife de sahip olmadığı için tadını damakta bırakarak gitti. Peter Molyneux ise bugünlerde geçmişteki saygınlığının aksine böyle bir projeyi yeniden yapabilecek gibi durmadığı için bizlere ancak üzüntü kalıyor.
Barricadas: Bütün ergenliğimle öyle sevimli sevimli gözüken strateji oyunu mu olurmuş şeklinde saçma bir önyargıyla yaklaştığım Black & White’a bir arkadaşım oynarken görür görmez aşık olmuştum. Charles Manson, Karındeşen Jack, Ted Bundy gibi isimlerin favori oyunu olduğunu tahmin ettiğim oyunda tanrı rolü oynamanın keyfi zor kıyas kabul eder.